2 Ekim 2011 Pazar

hipodrom

Eşimle yıllardan beri konuşuruz gitsek şu Veliefendi ye diye. Bugün İstanbul un bu son güzel havalarında hadi dedik gidelim o tarafa ne olacak yoksa birşey yolumuzu çeviririz Yeşilköy sahile, orayı seviyoruz , güzel bir gün geçirmek garanti.
Şanslıydık, hipodrom açıktı ve yarışta vardı, daha ilk koşu koşulmadığı içinde oldukça sakindi ilk girdiğimizde. Herşeyden önce haliyle kocaman bir alan, bir tarafında ağaçlıklar altında bir piknik alanı var, mangal yakılamayan, müzik çalınamayan idealimdeki piknik alanı. Ufak bir büfesi var isterseniz ordan alın , ya da koyun termosunuza çayınızı kahvenizi takılın istediğiniz gibi. Ortasında da gene ağaç gölgesinde kocaman bir oyun parkı var. Şanslı iseniz midilliye de binme durumu olabiliyormuş, biz denk gelmedik gerçi.
Yarış başlamadan önce atları seyircilere göstermek için ufak bir tur attırıyorlar, bizim vaktimiz vardı, önce oradaki bir sürü lokantadan birinde yemek yedirdik çocuklara, o işte aradan çıkmış oldu böylece, sonra piknik alanına bakmaya gittik ve şansımıza yarışacak atlardan ikisi ordaki ahırdan gitti yarış alanına, böylece atların hazırlanışı izleme şansımız da oldu.
vakit dolunca tur attıkları yerin kenarında bulduk kendimizi, atlar seyisleri ile aheste aheste birkaç tur attılar, aralarında atların kralı gibi duran parıl parıl, gurur dolu bir at vardı onu favori seçtik kendimize. Nitekim sondan ikinci oldu, anladıkki biz bu işten anlamıyoruz:)
Sonra rengarenk kıyafetleri ile jokeyler geldi, bindiler ve yarış alanına götürdüler atları. Yarış çok kısa sürüyor ama yaklaşık 20-30 dakika aralarla arka arkaya koşuluyor, ilkinde çok anlamadık ama ikinci turda seyirciler bitiş noktasında bağırmaya başlayınca bizi de aldı bir heyecan.
Bu arada çok yorulan en ufağımız mışıl mışıl uyuyordu pusetinde ablamızda yorgunluk belirtileri göstermeye başlamıştı ki dondurma keyfi doldurdu tüm enerjisini geri.
Daha sonra piknik alanı tarafına geçtik, önce ağaçların arasında sonra parkta oynadı biraz, bu arada atların dönüş noktasındaydık, arada hızla geçen atları izledik.
Ufaklıkta açık havadaki uzuuun uykusundan uyanınca çocuklarla güzel bir gün geçirmiş olmanın haklı gururu ve mutluluğu ile döndük eve. Bakalım ne yapacağız haftaya...

merhaba...

Uzun zamandır hep aklımdaydı bir blog oluşturmak, bugün dolu dolu geçen bir haftasonunun ardından topladım cesaretimi, attım kendimi derin sulara.
Okuduğum bir kitap var, daha doğrusu bir türlü bitirecek vakti bulamadığım sürekli başa sardığım:) Mutluluk Projesi,  Gretchen Rubin 'in. Aslında çocuk bakımı üzerine değil ama çocuklarım için bile öğrendiklerim oluyor içinde. Blog açmanın keyfini anlatan bir bölümü vardı, ilk başta nasıl zorlandığını anlattığı. Sanırım bende aynı yoldan geçeceğim.
Ekran  bana bakıyor ben ekrana bakıyorum ve en kolayının ellerimi klavyeye koyup kafama göre yazmak olduğunu anlıyorum. Çok uzun yazılar beklemiyorum kendimden, arada seslenen ufaklıklarım var herşeyden önce beni burdan kaldıran, ama annelik yolunda öğrendiklerim, denediklerim, doğrularım yanlışlarım ne ararsam var, ne kadar anlatırsam bazen çok anlatasım var bazen hiç yok.
Belki gitmediğiniz bir yer öğrenirsiniz yada bir yere gitmekten vazgeçersiniz, bazen okumadığınız bir kitap çıkar karşınıza , belki hiç aklınıza gelmeyen bir fikir yerleşir kafanıza.. bakalım nasıl bir macera olacak göreceğim bende...